Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ”Ormancılık Sektörünün Geleceği, Arama Konferansı 2013” etkinliğine davet edildim. Bolu / Abant’ta 3 gün süren arama konferansına ilk katıldığım saatlerde; ”3 gün boyunca ne konuşulacak? Bu ne biçim organizasyon” diye kendi kendime söylenmeye başladım. Ancak, ilk günde saat 23.00’te bitmesi planlanan toplantının saat 24.00’te bile devam ettiğini görünce, yanıldığımı anladım.
Toplantı açılış konuşmalarının ardından, konferansı yöneten Sabancı Üniversitesi’nden Stratejik Planlama Uzmanı hocanın, pozitif yaklaşımları, Orman Bakanı dahil salondaki herkese kravatlarını çıkarttırması salona hareket getirdi.
Ormancılık deyince, ben sadece kereste ve mobilya olarak bilirdim. Oysa, ormancılık sektörünün 17 sektör ile ilişkisi varmış. Bu nedenle de toplantıya değişik sektör başkanları da katıldılar. Bakanlıktan yaklaşık 40 kişi ve özel sektörden yaklaşık 30 kişi ile üniversitelerden katılanlarla birlikte 80 kişilik bir grup çalışması gerçekleştirdik.
Toplantıyı yöneten moderatör hoca ilk bölümde ”akımlar beyin fırtınası” çalışmasını başlattı. Böylece beyin fırtınası başladı. Salonun yarısından fazlası el kaldırıyor, herkes katılımcı, herkes bir şeyler söylemeye çalışıyor. Şaşmamak mümkün değil. Hocanın iki öğrencisi salona konulan yazı tahtalarına yazmaya yetiştiremiyorlar. Sorun iletmek yok, öneri de bulunmak yok. Sadece ormancılığın önümüzdeki 10 yılda nereye ulaşacağı, ormancılığı Türkiye’de ve dünyada bekleyen gerçekler, senaryolar.
Swot Analizi yapmayacak mıyız? diye hocaya sorunca, ilk fırçayı yedim. Sonra da mobilya sektör başkanı olarak, ormanların yetersizliğini, özel ormancılığın desteklenmesini, mobilya sektörü olarak dünyanın en büyük onuncu mobilya üreticisi olabileceğimizi anlattım. Peki, analiz yok, sorun yok, öneri yok. Ne konuşacağız diye düşünürken, saat gece 11’de bitmesini beklediğimiz toplantı hocanın ısrarları ile gece 00.00’da zor tamamlanabildi.
Tam 145 tane madde yazılmış.
Merak edenler için 145 maddelik liste elimde. Gönderebilirim. Ben okurken yoruldum. Ormancılık Konferansı’nın ilk gününde böylece akımlar beyin fırtınası tamamlanmış oldu. Sabah erkenden bizlere 145 maddelik listeler verildi. Bu kez gruplara ayrıldık. 11’er kişilik 7 grup oluşturuldu. Bu gruplar her biri başka salonlarda toplantıya geçtiler. Her grup bu 145 maddeyi 8’e indirmek için çalışma yapacaktı. Bizde her birimiz 8’er maddeyi yazdık ve kendi aramızda ortak maddeleri belirledik. Böylece, ikinci parti çalışmamızı yani akademik dil ile ”ortak hakim akımlar” kısmını tamamladık.
Öğleden sonraki bölümde yine ortak toplantıya geçildi. Bu kez de her grup kendi belirlediği 8 maddeyi sunarak, diğer gruplardan gelen maddelerin ortak olanları belirlenmeye çalışıldı. Ormancılık; ağaç sektörü ve mobilya dışında enerji sektörünü de ilgilendirdiğini gördüm. Hidroelektrik santraller su ile ilgili olduğundan ilgilendirse de, konut sektörünü, gıda sektörünü, turizm sektörünü, kağıt ve ambalaj sektörünü, süs bitkileri sektörünü, hayvancılık sektörünü de çok yakından ilgilendirdiğini görmüş oldum.
Önümüzdeki 10 yılın gündem maddelerine baktığımız zaman ”yeşil ekonomi” öne çıkacak. İklim değişikliği ve çevresel hassasiyetler artacak, Kyoto Potokolü ile 2018’de firmalara zorunlu emisyon sınırlaması getirilecek. Gıda güvenliği artacak. Sera gazı alınımları artacak. Bunlar çevre ile ilgili olan beklentilerden sadece bir kaçı…
Bunun dışında neler olacak?
Özel mülkiyet orman alanları gelişecek. Orman borsası kurulacak, kağıt ambalaj sektörü önem kazanacak. Yenilenebilir enerji artacak… Gibi gibi… Orman müsteşarının da değindiği en önemli konu; iklim değişikliklerinin getireceği sorunlar. Karbon gazı sorunu. Bunun çözümü içinde ormanların çoğaltılması, geliştirilmesi kaçınılmaz.
Ormanların gelişmesi, çoğaltılması için de özel endüstriyel plantasyonların olması. Yani hızlı yetişen ağaçlar ekilecek ve özel sektör ormancılık yatırımları olacak. Özel sektör orman işine girince de orman borsası kurulacak.
Bu durumda biz de gerçekte sivil ormancılar olacağız, Sevdim bu işi…
Aman ormancı… Canım ormancı…