Son zamanların en çok satan kitaplar listesinde Baybars Altıntaş’ın“otobüsten indim, BMW’ye bindim” kitabı var.
Baybars beyi tanırım. İyi bir girişimci ve melek yatırımcıdır. Melek yatırımcıların da dernek başkanıdır.
Kitabında, nasıl başarılı işler yaptığını anlatıyor. Amerikan Başbakanı Obama’nın dünyadaki en başarılı 200 girişimciyi davet etmesini, kendisininde bu listede olduğunu, Amerika’ya gitmeden önce Başbakan sayın Erdoğan’ı ziyaretini ve Obama’ya götürdüğü mektubu anlatıyor.
Ben de çok otobüse bindim. Sanırım son bindiğim de Çankırı’da memurluktan istifa ettiğimde, Biga’ya kadar yaptığım yolculukta oldu.
İlk arabam ikinci el Reno idi. Zaten tüm ailemizin de tek arabası oydu. Erken kalkan arabayı kapardı.
İlk sıfır arabamı piyangodan (kazı kazandan çıkan parayı ekleyerek 1994’te Opel Vectra aldım. Sonra sıfır kilometre BMW ve sonra 1997’de ikinci el Mercedes. 2001’de sıfır Mercedes ve 2011’deki yine Mercedes ile, bir daha da başka marka araba tercih etmedim.
Ehhh parayı bulunca böyle oluyor.
Yani BMW’den indim, Mercedes’e bindim.
Son 15 yıl içinde 3 araba degistirdim. Yaklaşık iki milyon kilometre yol yapmışım. Yani yılda ortalama 133 bin kilometre. Ayda ortalama 11 bin kilometre. Pazar dahil günde ortalama 370 kilometre yol!…
Bu da demektir ki, her gün 4 kez Çanakkale seyahati, ya da Bursa’ya gidiş-geliş. Üstelik bu seyahatlere uçakla yaptığım yaklaşık 50 yurt dışı gezisi, gemi seyahatleri, metro ve hızlı tren seferleri dahil değil…
Dünya çevresi 40 bin kilometre olduğuna göre, dünyayı 50 kez dolaşmışım. Dünya etrafında 50’nci tur.
Sen neymişsin be abi!..
Konumuz bu değil tabii ki..
Her şeyin bir bedeli var. Oturmakla olmuyor.
Şimdi bir çok işadamı arkadaşımızı yurtdışı fuarlarda görüyoruz. Gece gündüz koşuşturan Anadolu Kaplanları var.
İşadamları koşuştururken, bir çoğu altındaki arabanın farkında bile olmaz.
Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk çok espirili bir adamdı. İşadamını anlatırken;
“Parası vardır. Bahçeli ev alır, ama evin keyfini bahçıvanları yaşar. O eve girdiğinde zaten kafası doludur, eve geldiğini bile hatırlamaz. En iyi arabaya biner, ama kafasında bir sürü iş planı olduğundan, nerelerde seyahat ettiğini bile bilmez. Aracın keyfini şoförleri yaşar…”
Haksız da değil hani..
Bir gün Çanakkale Borsa Başkanı Kaya Üzen arkadaşım aradı. “Abi, İstanbul’da arabanı gördüm. Köprüden geçtin, Boğaz’da geziyorsun galiba..”
Ben o anda Londra’da hızlı trendeydim. Bir fabrika bakmaya gidiyordum.
“Kayacığım. Ben hızlı trendeyim, araba İstanbul’da kaldı. Şoför geziyordur” dedim.
İşte böyle..! Çok çalışırsın, çok para kazanırsın… Ama sabahın 05’inde, Karacabey’de, sabahçı kahvesinde simitle Çay yudumlarsın.
Ya da Baştur Tesisleri’nde yayla çorbası.
Öğle yemeğini çoğu kez atlarsın. Ya da zamanı iyi kullanmak için kaşarlı bir tost.
Dünya turunu 100’ncü kez tamamladığımda, kendimi ödüllendireceğim.