Son yazımda “para batırmanın yolları” nı anlatmaya başlamış ve Rusya’da nasıl para batırdığımızı, aslında nasıl dolandırıldığımızı yazmıştım.
Şimdi de, Irak’taki durumu anlatayım.
ABD 2003 Mart ayında Irak’a girdiği zaman, Irak lideri Saddam Hüseyin’i devirdi.
Biz de “ABD’nin bildiği bir şey vardır. Amerika yaptıysa doğru yapmıştır” diye, ABD’nin ardından Irak’a girmeye karar verdik.
Irak’ta iş yapan birilerini bulduk. Ankaralı bir firma Irak’ta inşaat işleri yapıyordu. Bize yardımcı olacaklarını söylediler. Bağdat’ta mağazayı kiraladık. Dekorasyonu yaptık, mağazayı teşhir ettik, tabelayı taktık, satışa başladık.
Türkiye’den de daha önceden tanıdığımız Bursa eski bayimiz ile de anlaştık. Irak Müdürü yaptık.
Derken işler ters gitmeye başladı. Amerikalıların da bizim de planlar tutmamaya başladı.
Mağazamız çatışmaların ortasında kaldı. Bir keresinde, kurşun mağazanın camlarını kırıp içeriye girmiş ve bir koltuğu delmişti. Mağazada çalışanlara isabet edebilirdi.
Verilmiş sadakamız varmış.
Buna rağmen direndik.
Ancak, müdürümüz daha fazla dayanamadı ve elindeki bir mektupla geri geldi.
Mağazamıza bir mektup bırakılmıştı.
Mektupta bir çok hakaretler dışında, bir de tehdit vardı. Irak’ı terk etmezsek, öldüreceklerini yazıyordu.
Korkudan müdür Irak’a geri dönemedi. Biz de, gitmeye cesaret edemedik ve malları Rusya’da olduğu gibi, yine bir Türk firmasına bırakıp, Irak’ı terk ettik.
Türk firmasına bıraktığımız malların parasını da alamadığımız için şaşırmadık tabii…
Maalesef, özellikle yurt dışına yatırım için çıkan bazı Türk firmaları, iyi niyetli ihracat yapmaya çalışan firmalara yardımcı olacaklarını belirtip, sermaye edinmeye çalışıyorlar.
Aynı şekilde Rusya’da da başımıza gelmişti.
Almanya’da da, Hollanda’da da bu şekilde insanlarla karşılaşmanız çok doğal. Almanya’da da benzer şekilde dolandırıldık, Hollanda’da da..
Özellikle bu iki ülkede, malum geçmişte yaşanan dinci holdinglerin neler yaptığını, nasıl paraları toplayıp insanları dolandırdığını biliyoruz.
Bu holdingler bir ara o kadar çoğalmıştı ki, Konya’da bir dergide holding ilanlarını gördüm.
Falanca holding… Hollanda distribütörü İsmail.. Cep telefonu. Adamın soyadı bile yok. Adres.. Belediye İş Merkezi, Kat 2 .. Holdingin binası bile yok, ama belediyeden kiraladığı dükkanı var.. Bir de İsmail.. Üstelik cep telefonlu…
Konya’da bir ara, “holdingi olmayana kız vermiyorlarmış” öyle duydum.
Evet.. Ne diyorduk? Irak’ta yanıldık. Amerika’ya güvendik. Olmadı, terk ettik.
Tabii, kader birliği yaptığımız ABD bizden sonra da kalmaya devam etti!
Ticaret böyle bir şey. Kâr da edersin, zarar da…
Büyümek için de risk almak zorundasınız. Biz çok riskler aldık. Çalıştık, çabaladık, kazandık.
Şimdi bizim de bir holdingimiz var. Sabit telefonlarımız da.